GTÜ Öğrencileri, Şiddete Karşı Seslerini Yükseltti

GTÜ Öğrencileri, Şiddete Karşı Seslerini Yükseltti

GTÜ öğrencileri kadın ve çocuk cinayetlerine dikkat çekmek amacı ile yürüyüş, basın açıklaması ve oturma eylemi düzenledi. Öğrenciler tüm üniversite öğrencilerini bu konuda duyarlılık ve farkındalığı artırmaya davet ettiler.

Artan kadın ve çocuk cinayetlerine karşı duyarlılıklarını gösteren Gebze Teknik Üniversitesi (GTÜ) öğrencileri toplumda bilinç ve farkındalığı artırmak için protesto yürüyüşü düzenleyip basın açıklaması yaptılar. GTÜ kampüs girişinde başlayan yürüyüşe binlerce GTÜ öğrencisi pankartlar ve sloganlarla eşlik ederek destek oldu. Rektörlük binasına kadar yürüyen öğrenciler burada basın açıklaması yaparak, kadın ve çocuklara yapılan şiddete dur dediler. Açıklamayı GTÜ öğrencileri adına Halime Şevval Çelebi yaparak tüm üniversite öğrencilerini duyarlılık ve farkındalık oluşturmaya barışçıl protestolar yapmaya davet ettiler.

Öğrencilere destek olan GTÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Elif Damla Arısan' da konuşma gerçekleştirdi. Öğrencilerine hitaben yaptığı konuşmada birlik ve beraberlik içinde herkesin diğerlerini, farklılıklarını gözeterek, koruyarak, sahip çıkarak dayanışma ile tüm kötülüklerin üstesinden gelineceğini vurguladı. Öğrencilere duyarlılıklarından dolayı teşekkür etti.

Açıklamaların ardından Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'ni bir ağızdan okuyan öğrenciler oturma eylemi gerçekleştirdiler.

 

Bugün burada toplanmamızın sebebi, yıllardır süregelen bir adaletsizliği haykırmaktır. Her geçen gün kadına yönelik şiddet, tecavüz ve cinayetler artarken, bu suçları işleyenlerin hak ettikleri cezayı almaması, toplumda büyük bir öfke ve adaletsizlik duygusu yaratmaktadır. Unutulmamalıdır ki, kadın cinayetleri politiktir. Bu suçlar, bireysel vakalar gibi görünse de, aslında toplumun yapısal sorunlarına ve kadınlara karşı sistematik olarak uygulanan adaletsizliklere dayanmaktadır.

4 Ekim günü, yıllardır rahatsız edildikleri psikopat Semih Çelik tarafından vahşice katledilen 19 yaşlarındaki İkbal ve Ayşenur; 22 Eylül günü, 26 suç kaydı olmasına rağmen hala serbest dolaşan bir cani tarafından şehit edilen polis memuru Şeyda; daha 2 yaşındayken komşularının ve üvey babasının tecavüzüne uğrayan Sıla bebek; 21 Ağustos'ta yakınları tarafından kaçırılıp öldürülen ve cesedi bir dere kenarında bulunan küçük kardeşimiz Narin… Ve burada ismini saymaya dakikaların yetmeyeceği, binlerce kadın, çocuk ve masum insan bu adaletsizliklerin kurbanı oldu. Bugün burada, bu kız kardeşlerimizin haklarını savunmak ve suçluların hak ettikleri cezaları almalarını sağlamak için toplandık.

Adaletin sağlanmadığı bir sistemde, suçlular ellerini kollarını sallayarak sokaklarda dolaşırken, mağdurların hakları yok sayılmaktadır. Özgecan Aslan, Emine Bulut, Münevver Karabulut ve dahanice kadın, yasaların yetersizliği ve adaletin sağlanamaması nedeniyle hayatlarını kaybetti. Onlarca suç kaydı olan bir kişinin serbest dolaşması, yıllarca taciz edilen insanların koruma taleplerine karşılık bulamaması, bu adalet sistemindeki zaafiyetin en açık göstergesidir.

Bizler, Gebze Teknik Üniversitesi öğrencileri olarak suçluların cezalandırılmadığı bir düzeni kabul etmiyoruz ve adaletin herkes için zamanında ve eksiksiz bir şekilde işlemesi gerektiğini savunuyoruz. Eğer bu vahşetlerin durmasını istiyorsak, yasal düzenlemelerin güçlendirilmesi ve suçluların hak ettikleri cezayı almalarını sağlamak zorundayız. Bu cinayetlerin sebebi, kadınların ne giydiği ya da ne yaptığı değil, sadece ve sadece suçluların cezasız kalmasıdır.

Bugün burada toplanmamızın nedeni yalnızca adalet aramak değil, aynı zamanda sesimizi yükseltmek. Yalnızca bir gün değil, her gün bu haksızlıklara karşı direniyoruz. Dışarıda tek başımıza kalınca hemen telefona sarılıyoruz. Otobüste başka yolcu kalmayınca biz de iniyoruz. Eve giderken yolumuzu uzatıyoruz, taksiye hiç tek binemiyoruz. Geceyi bırakın, gündüzler bile korku doldu bizim için. Her sokağa çıktığımızda acaba başımıza bir şey gelecek mi diye düşünmekten dışarı çıkamaz olduk. Bu sefer de evde kaldığımızda korkmaya başladık. Ayakkabılarımızı kapının önüne dizdik, ışıklarımızıkapatamadık, televizyonun sesini biraz daha açtık. Çünkü dışarıda tek kaldığımız o yarım saatte ise parçalara ayrılarak can verdik.

Kendimiz ve bizlere emanet edilmiş ülkemizin geleceğini bizler bu denli düşünürken kimsenin geleceğimizi yok etmesine izin vermeyeceğiz! Bizler vahşice hayatları ellerinden alınan İkbal’e, Narin’e ve daha birçok kardeşimize bu mücadeleyi borçluyuz. Bu olayların ne izahı ne de mizahı olur, yalnızca cezası olana kadar isyan edeceğiz. Mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Tüm kadınlar özgür olana, tüm çocuklar yalnızca saklambaç oynadığında kaybolana kadar sesimizi çıkartacağız. Yalnız değiliz, hep birlikteyiz ve böyle olmaya da devam edeceğiz.

Şu anda başlattığımız oturma eylemiyle, ülkemizdeki tüm üniversite öğrencilerine sesleniyoruz. Bu barışçıl eyleme kendi kampüslerinde katılmaya ve Perşembe günü saat 12.00'de yine kendi kampüslerinde eş zamanlı olacak şekilde düzenleyecekleri barışçıl yürüyüşe davet ediyoruz. Aynı zamanda üniversitelerŞİDDETEkarşı hashtagi ile sosyal medyada birbirimize destek olmaya davet ediyoruz.