Emek Partisi olarak yangın çıkan tüm bölgelerde ilçe, il, bölge örgütlerimizle, merkez yönetim kurulumuzla yangınların ortaya çıktığı ilk günden itibaren bölgedeki halkla, işçilerle, köylülerle hem yangın söndürme faaliyetlerinin hem de halkımızın acil, günlük ihtiyaçlarının karşılanması için yerel inisiyatiflerle dayanışma içinde olduk. Son olarak da Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz ve beraberindeki heyetle Muğla, Aydın, Denizli, Antalya illerinde saha gezisi yaptı. Gezide yerel yöneticiler, üretici köylüler, dernekler, odalar, sendikalar, işçiler ve emekçilerle yapılan görüşmeler, incelemelerimiz sonucu ve konunun uzmanı mühendisler, akademik odalarının görüşleri, yayınlanmış bilimsel veriler ışığında hazırladığımız bu raporu kamuoyu ile de paylaşmak istiyoruz. Antalya’dan Bodrum’a Dersim’den Adana’ya kadar yurdun ormanları yangın alevleri arasında yok oldu. Öncelikle Emek Partisi olarak tüm bölge halkına, başta itfaiye emekçileri olmak üzere yangınlarda hayatını kaybeden yurttaşlarımızın ailelerine başsağlığı, yaralılara acil şifa diliyor ülkede zarar gören tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, bir daha yaşanmaması için iktidarı sorumluluğa davet ediyoruz.
İnşaat ve maden baronları yine el ovuşturuyor
Yangınlar, seller ve taşkınlar, salgında patronların çarkı dönsün diyerek alınmayan önlemler, müsilajla kirlenen denizler, sayısı her gün artan işsizler ordusu, baş edemediğimiz hayat pahalılığı, kadın cinayetleri pek çok sorunla bizler boğuşuyoruz. İktidar ise karlı dağlardan serin, sanki bunca sorunun muhatabı ve sorumlusu kendisi değilmiş gibi hep sorumluluğu başkasına ya da başka yerlere atıyor. Artık kaç noktada yangın çıktı, kaçında söndü, kaçında devam ediyor sayamıyoruz ama son yapılan açıklamalarda 53 ilde 270 orman yangınından 267’sinin kontrol altına alındı belirtiliyor. Başta Tarım ve Orman bakanlığı olmak üzere ilgili kurumlar ve hükümet resmi verileri tamamen açıklamadılar fakat 9 kişi hayatını kaybederken binlerce hayvan ve canlı ölürken, tarım arazileri, seralar, ormanlar ve ekosistemi yandı ve bu süreç ormanlar ve yangınları konusunda pek çok şeyi de tartışmaya açtı.
Ormanlar da biz insanlar gibi canlıdırlar. Nasıl ki insan sağlığı konuşulurken, doktorlar tedaviden önce önleyici ve koruyucu sağlık hizmetinin önemine vurgu yapıyorlar. Ormancılık konusunda uzmanlar da öncelikli olanın önlem ve koruma olduğu belirtiyorlar. Orman Genel Müdürlüğü (OGM) verilerine göre bu yıla kadar ülkemizde orman yangınlarının; %46,8’i ihmal, %9,4’ü kaza, %11’i doğal ve %24,7’si de bilinmeyen nedenlerle çıkıyor.
Ormanlar iktidarın politikaları ve ormanları sermayenin hizmetine sunan yönetim anlayışından yanıyor.
Orman yangınlarının temel nedeni hükümetin yanlış ormancılık politikaları ve özelleştirmelerle, vahşi madencilik politikaları ile sermayenin hizmetine sunulan ülkenin ormancılık yönetimidir. Orman Genel Müdürlüğü’nün resmi verilerine göre son 5 yılda, önceki 5 yıla göre yanan orman alanlarının yüzde 85, yangın başına düşen yanan alan miktarının da yüzde 72 artmış. Bu bulgular, 19 yıldır ülkeyi yöneten iktidar partisinin, son yıllarda orman yangınlarıyla mücadele konusunda kendi yönettiği önceki dönemlerle karşılaştırıldığında bile en kötü dönemini yaşadığını gösteriyor.
Sadece 2012-2014 döneminde yangın sayısında yüzde 49 artış olmuş, fakat daha sonraki dönemlerde düşük oranlarda (yüzde 7,2 ve yüzde 6,5) artış ve azalışlar olmuş. Yıllık yanan alan miktarında ise 2015-2017 dönemi hariç, yüzde 115’e varan olağanüstü artışlar olmuş. Bu kategoride son üç yıldaki artış da yılda ortalama 8 bin 123’den 12 bin 649’a çıkarak yüzde 55,7 oranına ulaşmış. Sadece bu rakam ve oranları analiz ettiğimizde; son yıllarda yangın sayısı çok fazla artmamış olsa bile, yanan alan miktarının ciddi oranlarda artmış olmasının, yangına erken müdahalede ve yangınla mücadelede son yıllarda oldukça başarısız olduğunun göstergesidir.
Yangın başına düşen yanan alan miktarı; 2009-2011 döneminde 2,07 hektar olan bu miktarın, sürekli artarak 2018-2020 döneminde 5 hektara ulaştığını görülüyor. Yani yangına müdahalede başarı veya başarısızlığın en önemli göstergesi olan yangın başına düşen yanan alan miktarı; sadece 12 yıl içinde rekor bir oranla yüzde 141,6 artmış. Bu gösterge bize “yangınla mücadele dünyada birinciyiz, Avrupa’da birinciyiz, ABD’den ileriyiz” gibi yapılan içi boş propagandaların gerçekte bir karşılığı olmadığını gösteriyor. Burada dikkat çeken bir nokta da; bu dönemler arasında yangın başına yanan alan miktarındaki en büyük artışın yüzde 58,7 ile son üç yılda yaşanmış olması
· 19 yıllık AKP iktidarı ormanlık alanlara turizm tesisleri, maden sahaları, enerji şirketleri ve yerleşim yerleri için yapılaşmaya verdiği izinlerle ormanları sömürü ve kar için rant alanı olarak görüyor. Otelden maden sahasına, çimento fabrikasından termik santrale kadar ormanlar şirketlerin insafına bırakılırken bu durum yıkımı ve yangınları artıran faktör oldu. 7917’si maden, 3409’u enerji, 6579’u ise diğer izinler olmak üzere 2015 ile 2017 arası toplam 17 bin 905 izin kapsamında 146 bin 273 hektar alanda maden, enerji ve diğer izinler kapsamında ormanlık alanlar bir şekilde koruma kapsamından çıkarılmış ve şirketlerin talanına açıldı. Bodrum Güvercinlik’teki yanan ormanlığın üzerine kurulan otel, Mersin Yeşilovacıkta orman içine kurulan çimento fabrikası, Muğla’daki termik santraller ve kömür depolama alanları, Kazdağılarından İkizköye, İkizdere’den Fatsa’ya kadar ülkenin her tarafında pek çok örnek sayılabilir.
· Orman yangınları aynı zamanda ciddi bir hava kirliliği yaratmış ve halen halk sağlığı açısından ciddi bir risk. Halkın kendini koruyacağı uygun maskeler hızla ve parasız dağıtılmalı. Kısa ve uzun vadede olası akciğer hasarları için Sağlık Bakanlığı’nın koruyucu ve önleyici hazırlıklarını hızla yapıp kamuoyuyla paylaşması gerekiyor. Yangının çok yakınlarına geldiği Muğla Milas’taki termik santrallerde herhangi bir hasarın olup olmadığı; hasar varsa hangi alanlarda olduğu; bu bölgelerde asbestin herhangi bir bina ya da araçta kullanılıp kullanılmadığı; asbestin herhangi bir şekilde havaya karışıp karışmadığı hızla kamuoyu ve bilim insanlarıyla paylaşılmalı. Asbest kullanımı olan herhangi bir bina ya da araç varsa yangın sonrası dönemde hızla bilimsel yöntemlerle kaldırılmalı. Günlük hava ölçüm raporları, olası her risk parametresini de içerecek şekilde paylaşılmalı. Yerleşim yerleri ile iç içe ya da karayolları güzergâhı ormanlık alanlarda yangın çıkmasını ve artmasını sebep olacak bitki örtüsü, cam vs temizliğinin yapılmaması önemli bir etkendir.
Önlem yok, yangın söndürme planı yok, eldeki uçak filosu tasfiye edilmiş
Korunmayan ormanlar ve önlemede yaşanan eksikler nedeniyle ortaya çıkan yangınlarda ise siyasi iktidarı uygulamaları kapsamında yangın söndürme politikalarının aslında bir politikasızlık süreci olduğunu ortaya koyuyor. Uzmanlar yangına ilk müdahale zamanı ve biçiminin önemli olduğunu belirtiyor. AKP iktidarı her ne kadar yangına müdahalede en hızlı ülkeyiz dese de önemli olanın yangın alanına ulaşmak değil yangının yayılmasını ve artmasını engelleyecek şekilde müdahale etmek ve söndürmek önemli ve bunun tam anlamıyla yapılmadığı uzamanlar tarafından da belirtiliyor.
Orman yangınlarının sonuçları itibariyle olumsuz etkilerine baktığımızda:
Birincisi; Muğla ilinde Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinin yangın ortasında kalması orman için yapılaşmaya her ne sebeple olursa olsun izin verilmemesi gerektiğini ortaya çıkardı.
İkincisi; Manavgat ilçesinde ormanlıkların yanı sıra tarım alanları da çokça zarar görmüş ve bölgede tarımsal ve hayvansal üretim büyük darbe aldı. Sadece ahırlarda beslenen inekler değil yangından kurtulsa bile keçilerin beslenebileceği bitki örtüsü kalmadı.
Üçüncüsü; başta köylüler olmak üzere yüzlerce kişi sadece ağacını, hayvanını değil tarım alet ve makinelerinin yanı sıra başını soktuğu evini de kaybetti. Ev sadece bir çatı değil insanlar açısından hatıralar, gençlik, topluluk ilişkileri vs bir hafızadır ve evini kaybeden pek çok kişi aynı zamanda da
sadece yangının değil geçmişinin hatıralarının yandığını da düşünerek psikolojik bir yıkımda yaşanıyor.
Dördüncüsü; ülke orman varlını kaybederken yangınlar aynı zamanda çevresel risklerde ortaya çıkarmaktadır. Bunlar yangınların kanserojen etkisi, yok olan ormanlar nedeniyle daha fazla sıcaklık artışı, bunca yangın sonrası gelen yağmurların külleri su kaynakları ve havzalarına taşıyarak suyun kirlenmesi de başka bir sonuç etkisi.
Sonuç olarak;
İtibardan tasarruf olmaz diyerek saray yapan, cumhurbaşkanlığına bir kaçı uçan saray olmak üzere 8, Genelkurmayı, Bakanları vs derken toplam 13 uçak alan iktidar, farklı illerde çıkan yangınlara, kiralık 3 uçakla müdahale ediyor. İtibarı sarayda, gösterişte, lüks ve şatafatta arayanlar yangınların arasından ne malımızı ne de canımızı kurtaramıyorlar. Uçan sarayları yanan ormanlara, evlere, yanarak ölen hayvanların üzere bir damla su dökemiyor. Yaklaşık 23 milyon hektar ormanlık alanı bulunan ülkemizde yangın hep var ama mücadele planı yok.
Küresel ısınma ve iklim değişikliği sonucu bir yanda fırtınalar seller diğer yanda kuraklığa bağlı tarım üretiminin düşmesi ve başka bir yanda yanan ormanlar. Kapitalistlerin kar hırsına kurban edilerek talan edilen doğa, tahrip edilen çevre ve yetersiz koruma önlemleri, sonuç hep yıkım. Hükümetiyle, otel patronlarıyla top yekün sermaye grupları bir yandan timsah gözyaşı dökerken diğer yandan el ovuşturup yangınla açılan yeni rant alanlarının hesabını yapıyorlar. Hükümet, köylüyü krediyle borçlandırarak TOKİ’ye iş bağlama derdinde. TOKİ fırsatçılığı halkın yangınına benzin döktü. Antalya'daki yangının daha ikinci gününde kredi için yangınzedeleri arayan TOKİ, felaketin üstüne benzinle gitti. Yangının uğrattığı tahribatın üzüntüsü ile baş etmeye çalışan halk TOKİ fırsatçılığı ile bir kez daha yıkıldı. TOKİ projelerinin hazır olduğunu resmi hesabından da paylaşarak sosyal medyada da milyonların tepkisi çekti. Üstüne Gündoğmuş Belediye Başkanı'nın 'Evi yanmayanlar keşke benim de evim yanacak diyecek' sözleri de rant ve betona endeksli tek adam iktidarının sahaya yansıması ve itirafı olarak kayıtlara geçti. Ormanları talan ve tahrip eden enerji, sanayi, maden ve turizm şirketleri fidan bağışı ve ağaç dikme reklam kampanyalarıyla kendini temize çıkarma derdinde. Şirketlerin talan ve tahribatı karşısında sessizliği seçen burjuva muhalefet partileri de tek başına AKP iktidarını sorumlu tutarak kendi suçlarını gizleme derdindeler.
Emek Partisi olarak işçi emekçi halkımızı kapitalist talan ve tahribata karşı mücadeleye çağırırken, iktidarı da acil yapılması gerekenler konusunda uyarıyoruz.
1- Yangın bölgelerinde halkın barınma, sağlık, temizlik ve temel gıda ihtiyaçları ücretsiz ve kalıcı olarak karşılanmalı.
2- Yangından zarar gören, evi, serası bahçesi yanan köylüler başta olmak üzere halkın zararı sigorta vs. şartı aranmaksızın devlet tarafından karşılanmalı.
3- Yangından zarar görülen bölgelerde çiftçi borçlarının ertelenmesi çözüm değildir çiftçi borçları silinmeli. Vergi, SGK gibi ödemeler devlet tarafından karşılanmalı.
4- Sürekli ormanları yanan ülkemizde, gerçek anlamda bir yangın söndürme filosu için gereken önlemler alınmalı.
5- Yanan orman alanları kendini yenileyebilmesi için koruma altına alınmalı, kesinlikle imara açılmamalı, tek bir çivi bile çakılmamalı.
6- Tüm bu çalışmalar şeffaflıkla yürütülmeli, halk karar alma süreçlerine dahil edilmeli
7- Yaşanan yangınlarda sorumluluğu olanlar hesap vermeli ve söndürülmesinde sorumsuz davranan bakanlar dahil kamu personeli istifa edip hesap vermeli