MİLLİ MÜCADELE KAHRAMANI TOPAL OSMAN AĞA

MİLLİ MÜCADELE KAHRAMANI TOPAL OSMAN AĞA

Mustafa Kemal Atatürk yanıt verir: "Sakallı Nurettin Paşa ve Topal Osman yola çıktılar, sizi tanımaya geliyorlar."

Yarbay Osman Ağa olayı, Cumhuriyet tarihinin istismara en açık meselelerinden birisidir. Yalan yanlış birçok anlatım efsane dedikodu söz konusu... Resmi tarihe karşı alternatif tarih adıyla ortaya atılan yalanlar zincirinin en önemli halkalarından olan bu mesele, başta fesli takımı olmak üzere çeşitli çevrelerce Atatürk’e saldırmak için kullanılmıştır

Milli Mücadele kahramanlarından Topal Osman Ağa, Giresun´un Hacı Hüseyin mahallesindeki köklü bir aile olan Feridunzadeler´den dir. Osman Ağa ticaretle uğraşırken 1912 yılında Balkan savaşı başlamış, o zaman da bedelli vardır, babası askerlik bedelini ödediği halde o, gönüllü bir birlik oluşturarak savaşa katılmıştır. Balkan Savaşı'nda Kumburgaz da “Üç Tepeler” mevkiinde patlayan bir Bulgar topu diz kapağından yaralanmasına neden olmuştur. Yürüyemez hale gelmiş, Giresun'a dönmüştür. Şişli Etfal hastanesinde bacağına müdahale için ilaç verilmesini kabul etmemiş uyuşturulmadan operasyonu olmuştur. Bacağı henüz iyileşmeden Birinci Dünya Savaşı'na katılmıştır. "Bu ayakla bir yere gidilmez" diyen babasına "Gideceğim baba, bana hiç bir şey söyleme" şeklinde cevap vermiştir. Ruslara karşı savaşmış, Harşit müdafaasına katılmış, Batum'a ilk giren yine Topal Osman olmuştur. Savaşta göstermiş olduğu başarılarından dolayı Yarbaylık rütbesine kadar yükseldi. Bu savaşlarda sağ dizinden yaralanarak Gazi unvanını aldı. Giresun’a döndükten sonra 1.Dünya savaşına katılmış, Batum ve Harşit çayında Ruslara karşı savaşarak, Rusların Harşit çayını geçmelerini engelleyerek Tirebolu’nun işgalini önlemiş. Mondros Mütarekesinden sonra Belediye başkanı olmuş, Uzun yıllar beraber yaşayan Ermeni ve Rum işgalci çetelerinin belini gönüllüler kurarak kırmış. Bu Rum ve Ermeni işgalci çeteler, Osmanlı hükümetine Osman Ağa´yı şikayet ederek hakkında tutuklama kararı çıkarttırmışlar, Osman Ağa, sert metotları ile Rum çetelerini çok güç duruma düşürür. Rum çetelerin Türk köylerine yaptığı kötülüklerin, baskıların en az üç, beş mislini onlara yapar.  Bunun üzerine Osman Ağa, Şebinkarahisar bölgesine yerleşmiş.8 Mayıs 1919 tarihinde Yunan Kızılhaç heyetini taşıyan bir Yunan gemisi Giresun´a gelir. Heyet 11Mayıs 1919 tarihinde Taşkışla´ya beyaz renkli Yunan Kızılhaç Bayrağını asar, 5 Haziran 1919 Tarihinde ise Pontus bayrağını asarlar. Bu olaylar üzerine Osman Ağa, Harekete geçerek arkadaşları ile birlikte işgalcilerin bayraklarını indirip, yerlerine Türk bayrağını asarlar. Osmanlı hükümeti tarafından affedilen Osman Ağa; İzmir ilinin Yunanlılar tarafından işgal edilmesi üzerine, 17 Mayıs 1919 tarihinde Giresun´da büyük bir miting düzenleyerek işgalci devletleri ve göz yumanları protesto etmiştir.29 Mayıs 1919 tarihinde Havza´da Mustafa Kemal Atatürk ile gizlice buluşmuş. Topal Osman’ın Mustafa Kemal’le tanışmasını sağlayan bu ilk görüşme 29 Mayıs 1919 günü Havza’da gerçekleşir.

İki lider arasında uzunca süren gizli bir görüşme yapılır. Bu görüşme ile karşılıklı güven duygulan oluşur. Mustafa Kemal’in Osman Ağa’ya şöyle dediği yazılır:

“- Çok buhranlı günler yaşıyoruz. Ümitsiz değiliz. Senin hakkında gerekli bilgileri edindikten sonra seni buraya çağırttım. Bundan sonra el ele çalışacağız. Pontuscuların Karadeniz kıyılarında neler yaptıklarını bir de erbabının ağzından dinleyelim dedik.”

Osman Ağa’da Giresun ve çevresiyle Rum ve Ermenilerin faaliyetleri hakkında ayrıntılı bir rapor sunar. Arkasında Mustafa Kemal özetle şöyle der:

“-Görüyorum ki, vatansever duygular taşımaya gençliğinde başlamışsın. Senin bugünkü yolun, o günkü açtığın çığırdan gelmektedir. Memleket kurtuluncaya kadar, içinde bir tek dış ve iç düşman kalmayıncaya kadar çarpışmak zorundayız. Sen, Karadeniz köy ve şehirlerini koruyacaksın. Çeteni derme çatma bir kuvvet olmaktan çıkaracaksın. Bir alay teşkil edeceksin. Bu alayın kumandanı olacaksın. Sana genç ve atak subaylar vereceğiz. Pontuscular hangi usulleri kullanıyorsa, siz de o usulleri çekinmeden kullanın. Vatanı kurtarmakta bu son şansımızdır. Bu mücadeleyi kaybedecek olursak, tarihten siliniriz.” (5)

İstanbul Hükümeti’nin idam suçlusu olarak aradığı Topal Osman’ın Belediye Başkanlığı ile ilgili olarak Mustafa Kemal ile aralarında şu konuşma da geçer:

“- Pontus belasının temizlenmesini tamamıyla senin tecrübeli ellerine bırakıyorum. Osman Bey seninle durmadan muhabere edeceğiz. Belediye Reisliğini bırakıp uzaklaşmamalıydın. Şimdi yine bu mevkiiyi elde edebilir misin?’

Topal Osman güler ve Mustafa Kemal’in bu istemine karşı şunu söyler:

“Ne demek Paşam? Çocuk oyuncağı bu, Siz arkamızda bulunduktan sonra evvel Allah Giresun Belediyesi’ne gidip oturmamız artık gün meselesidir.”

Bu cevaptan sonra Mustafa Kemal da;

“Mademki Türk halkı tamamıyla seni destekliyor hiç durma teşkilatını yap. Git reislik makamına otur Şehir bilfiil senin ve adamlarının işgalinde bulunsun. Sen kaçıp dağa çekileceğine Pontuscular ve Rumlar kaçsın. Onlar bir kere kanunsuz yola adın atar göründüler mi zamanla hepsini temizleriz.” Der.

Uzun süren görüşmeden sonra Topal Osman da Mustafa Kemal’in bu yaklaşımına karşın şöyle der:

“Siz hiç merak etmeyin Paşam! Bu Pontus Rumlarına öyle bir tütsü vereceğim ki hepsi mağaralarda eşek arılan gibi boğulup gidecek.” (6)

Giresun'dan gelen Muhafız Alayını denetleyen Gazi Mustafa Kemal, uşaklardan Keşaplı Hamit'in koltuk altında bulunan kemençeye gözü takılınca Osman Ağa'ya sorar :

" Ağa bu nedir ?"

Osman Ağa cevap verir :

 " Bu gördüğün kemençedir Paşam. Bizim uşaklar harpte de olsalar bu kemençeyi çalar, horonu oynarlar. Bizim dinlenmemiz böyle olur"

Mustafa Kemal Paşa :

"Öyle ise oynasınlar da bir görelim" der.

Paşanın emri üzerine horon başlar. Biraz sonra bir el silah sesi duyulur. İlk anda bir şey anlaşılmaz ama sonradan Osman Ağanın adamlarından Co Hüseyin'in bacağından kanlar akmaya başlayınca, belindeki silahın ateş almasıyla bacağından vurulduğu anlaşılır. Ancak uşaklarda Co Hüseyin’de horona devam etmektedirler. Yaralıyı işaret eden Mustafa Kemal Paşa'nın horonu kestirmek istemesi üzerine Osman Ağa "Paşam bizim uşaklar horon bitmeden ölseler horonu bırakmazlar" der. Sonradan hastaneye kaldırılan Co Hüseyin, nasıl olduğunu soran M. Kemal'e "Paşam siz sağ olun, biz böyle yaraları çok gördük. Bu yaradan bize bir şey olmaz" der.

Mustafa Kemal ile Topal Osman’ın tanışması ve bundan sonraki birlikteliği Giresunlu araştırmacı Mustafa Dağ şöyle yorumluyor:

“Topal Osman Ağa artık bu dakikadan itibaren fikirleriyle, canıyla, malıyla, adamlarıyla ve her şeyiyle Mustafa Kemal’in yanındaydı. O’nun için canını her an vermeye hazırdı. Mustafa Kemal’e ve O’nun hareketine engel olmak isteyen ve O’nun muhalif gördüğü herkes Osman Ağa’nın artık en büyük düşmanıydı. Topal Osman Ağa’nın Mustafa Kemal’e bu yürekten bağlılığı ölünceye kadar devam etti. Nitekim canını da bu uğurda verdi.” (7)

Bu buluşmadan sonra Atatürk’ten aldığı emirler doğrultusunda hareket etmiş, ayrıca bu emirler kendisine güç verdiği için daha rahat hareket etmeye başlamış.

Erzurum Kongresine Dr Ali Naci DUYDUK ve İbrahim Hamdi Bey´i temsilci temsilci olarak göndermiş. Giresun Askerlik Şubesi Başkanı Hüseyin Avni Alpaslan ve Jandarma Komutanı Hamdi Bey ile anlaşarak, Eylül 1920´de Giresun gençlerinden oluşan ´GİRESUN GÖNÜLLÜLER TABURU ´nu kurmuştur.

Kurulan bu tabur ilk önce Ermeni saldırılarında görev almış. 12 Kasım 1920´de Osman Ağa Mustafa Kemal ATATÜRK ile tekrar buluşmuş, Atatürk’ün korunması içi önce yanındaki on kişiyi, Daha sonrada Giresun’dan topladığı 100 kişilik muhafız gurubunu Ankara göndermiş. Bu şekilde Atatürkün ilk muhafız birliği Giresunlulardan kurulmuş.

Giresun´da GEDİKKAYA isimli bir gazete çıkartarak, Milletin milli şuurunun oluşmasını sağlamaya çalışmış. Bu çalışmaları art niyetli kişiler tarafından engellenmeye çalışılmış.

Giresun Müdafa-i Milliye Başkanı ve Belediye Başkanı sıfatıyla Kasım 1920´de Ankara’ya gitmiş, Gerekli emirleri aldıktan sonra Giresun’a dönerek, 12 Ocak 1921 tarihinde 42. ve 47. Gönüllü Alayların kurulması çalışmalarını başlatmış.

Mart 1921´deki Koçgiri ayaklanması Topal Osman Ağa komutasındaki 47. Gönüllü Alayının büyük katkıları ile bastırılmıştır.

Çorum-Merzifon-Tokat ve Samsun havalisinde Rum ve Ermeni çetelerini tamamen kaldıran Osman Ağa, komutasındaki Gönüllü Alyı ile birlikte Sakarya savaşına katılmıştır. Bu savaşta 42. Alay, Tirebolulu Binbaşı Hüseyin Avni Bey Komutasında büyük kahramanlıklar göstermiştir, Taşlıtepe sırtlarını kanlarının son damlasına kadar savunmuşlar. Bu alayın tamamını şehit veren Osman Ağa, Mangaltepe sırtlarında büyük kahramanlıklar göstermiştir.

Kürt isyancı Koçgiri, Ankara'ya mektup yazar :

"Kürdistan'ı kurduk, bizi tanıyın, yoksa tanıtırız!"

Mustafa Kemal Atatürk yanıt verir:

"Sakallı Nurettin Paşa ve Topal Osman yola çıktılar, sizi tanımaya geliyorlar."

Topal Osman olayı, cumhuriyet tarihinin istismara en açık meselelerinden birisidir. Resmi tarihe karşı alternatif tarih adıyla ortaya atılan yalanlar zincirinin en önemli halkalarından olan bu mesele, başta fesli takımı olmak üzere çeşitli çevrelerce Atatürk’e saldırmak için kullanılmıştır.  iftiralar zincirine göre sözde güya Atatürk, muhafız komutanı Topal Osman’a, kendisine rakip gördüğü ve en büyük muhalifi konumundaki Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey’i öldürtmüştür. Daha sonra Topal Osman’ı da ortadan kaldırtmak istemiş, bunu duyan Topal Osman Atatürk’ü öldürmek üzere Çankaya Köşkü’nü basmış ve çıkan çatışmada öldürülmüştür. Bu çatışma esnasında Atatürk’ün çarşaf giyerek kadın kılığında köşkten kaçtığı dahî ileri sürülmüştür.

Yılmaz Özdil’in son kitabını karıştırırken Topal Osman’ın da adının geçtiği bir bölüm dikkatimi çekti. Özdil, Atatürk’ün Bekir Çavuş isimli korumasının kahramanlıklarını anlatırken şöyle bir ifade kullanmış: “Mustafa Kemal için hayatını ortaya koymuştu. Topal Osman’ın Çankaya Köşkünü basmaya kalkıştığı gece takır takır vuruşmuş, üç kurşunla yaralanmış, kurşunlardan biri omuriliğinde kalmıştı. ”Sevgili Özdil’in konuya yeterince vakıf olmadığını, konuyla ilgili gerekli araştırmayı yapmadığı için bu ifadeyi kullandığını düşünüyorum. Amacım Özdil’in kitabını eleştirmek veya kötülemek de değildir. Ancak, Topal Osman’ın Çankaya Köşkünü basmadığı ve Atatürk’ün canına hiçbir zaman kast etmediği gibi tarihi bir gerçek var ve bunu dile getirmek zorundayım. Meselenin aslı özetle şudur: Çatışma günü, Papazın Bağı’da bulunan Topal Osman’a Çankaya’da bulunan Mustafa Kemal’in hayatının tehlikede olduğu bilgisi verilir. Topal Osman adamlarını Mustafa Kemal’i korumak adına köşke gönderir. Bu sırada Köşk’te Mustafa Kemal’in yanında da yirmi kadar yine Topal Osman’ın adamlarından oluşan muhafız birliği vardır. Sonradan gönderilen adamların köşke ulaşıp, Mustafa Kemal öldürüldü zannedip intikam amaçlı ateş açmalarıyla birlikte çatışma çıkar, köşktekiler ve diğer taraf bir süre vuruştuktan sonra Karabulduklu Salih isimli köşkü koruyan muhafız iki tarafında Giresunlu uşaklar olduğunu fark eder, durumu anlar, bir taraftan diğer tarafa geçip Mustafa Kemal’in yaşadığını söyler. Böylelikle çatışma durur. Çankaya Köşkü baskını diyerek istismar edilen olay budur. Bu arada işin iç yüzünü öğrenip bu işi tezgahlayanlarla hesaplaşmak için Çankaya’ya doğru yola çıkan Topal Osman, köşke ulaşmadan yolda öldürülür.

TOPAL OSMAN’IN ÇANKAYA KÖŞKÜNÜ BASTIĞI İDDİASI, BİR DERİN TARİH SÖYLEMİDİR. Derin tarih bunu, “Topal Osman’ın öfkelenip köşkü basmasının sebebi, Atatürk’ün işlettiği cinayetten sonra ona sahip çıkmamasıydı.” diyerek Ata’nın Ali Şükrü Bey cinayetinin azmettiricisi olduğuna kanıt olarak kullanır. Topal Osman büyük bir kahraman, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasındaki en kilit adamdır. Milli mücadelenin en kritik günlerinde Mustafa Kemal Atatürk ü koruma görevini üstlenmiş ve bu görevi layıkıyla yerine getirmiştir. Türk milleti geleceğini Mustafa Kemal’e, Mustafa Kemal’de canını Topal Osman’a emanet etmiştir. O döneme ait kamera kayıtlarında Atatürk’ü kara zıpkalı, Karadeniz yöresel kıyafetli gönüllü askerlerin koruduğu göze çarpar. Atatürk hiç kimseye güvenmediği günlerde daha en başından kendisi canını emanet etmiştir.(Kitabın yazarı Ümit Özdoğan)

2.YANLIŞ TANITIM :

Kanal D ekranlarında yayınlanan Vatanım Sensin adlı dizinin son bölümünde Topal Osman ve Giresun Uşaklarının giydiği herkes tarafından bilinen, aba zıpka kıyafetlileri Laz olarak lanse ettikleri haberini almış bulunmaktayız. Aba zıpka kıyafet günümüzde dahi Giresun erkeklerinin yöresel kıyafetidir. Öyle ki bu kıyafetler, Giresun'da Çepni Türkmen kültürünün bir parçası olarak bilinen Mayıs 7'sinde ya da farklı bir ismiyle Çepni Bayramında gerçekleştirilen Aksu Şenliklerinde Giresun'un folklor ekiplerindeki erkekler tarafından giyilmektedir. Doğu Karadeniz Bölgesi, birçok tarihçinin de araştırmalarıyla sabittir ki; Oğuz Çepni Türklerinin ve Kıpçak Türklerinin yoğun olarak yerleştiği bir bölgedir. Hatta öyle ki; Osmanlı'nın 1515 yılı tahrir defterlerinde Giresun ve çevre yöreleri Ordu, Trabzon ve Gümüşhane'nin bir bölümünü de kapsayan geniş bir alan "Vilayet-i Çepni" isimli bir idari yapı olarak gösterilmiştir. Bu yörede bugün herhangi bir köyde Lazca bile konuşulmuyorken, bölge Çepni Türkleri tarafından iskân edilmişken, bölgenin Osmanlı Dönemindeki ismi bile "Çepni" iken bölge insanlarını Laz etnik unsurundanmış gibi lanse etmek çok yanlış bir yaklaşımdır.  Bizim amacımız kimseyi ötekileştirmek değil ama bölge kimliğine sahip çıkmaktır. Buradan bütün Boydaşlarımızı bu konuda da aydınlatmaya ihtiyaç hâsıl olmuştur.

 Ve... Sevgili TRT..

Bakın bizzat Mustafa Kemâl Atatürk Topal Osman Ağa’nın yiğitlerinin Mangal Dağı savunmasını nasıl anlatmaktadır;

“Bu heyecanlı, kanlı harp sırasında bir tatsız hadise zuhur etti. Cephemizin bir tarafında gedik açan düşmanın gediği genişletmekte ve ilerlemekte olduğunu bildirdiler.

Derhal ihtiyatta bulunan kuvvetimizden kâfi miktarda yardım gönderilmesini ve süngü hücumuyla düşmanı eski mevzilerine tart etmeleri emrini verdim.

Fakat aldığım cevap: “ihtiyatta kuvvetimiz kalmadı, hepsi harpte, yalnız Giresunlu Osman Ağa’nın askerleri vardır” oldu.

Tekrar verdiğim emirde “kim olursa olsun, süngü hücumu yapacaktır” dedim.

Aldığım cevapta “bunların süngüsü yoktur” oldu. Bir lâhza düşündüm, gediği kapatmak elzemdi.

Evet, Osman Ağa’nın askeri millî kıyafetleriyle Sakarya Harbi’ne iştirak etmişti; hakikaten süngüleri yoktu.

Hatırıma derhal onların bellerindeki eğri bıçakları geldi.

Son verdiğim emirde “Osman Ağa’nın askerleri bellerindeki eğri bıçaklarıyla düşmanın üzerine atılacak ve eski mevkilerine kadar tart edeceklerdir” dedim.

Eğri bıçaklarıyla düşmana saldıran bu kahraman çocuklar, Yunanlıları eski mevzilerine kadar tart etmeye muvaffak olmuşlardır, fakat yüzde altmış da zayiat verdiler.”

(Kaynak: Damar Arıkoğlu, Hatıralarım, 1961)

Not: Sakarya Meydan Muharebesi’ne Giresunlular 2 gönüllü alayıyla; 42. Alay (Bnb. Hüseyin Avni Bey komutasında) ve 47. Alay (Topal Osman Ağa komutasında) ile katılmış, başta 15. Alay olmak üzere çeşitli birliklerde de dağınık olarak pek çok Giresunlu dövüşmüştür. Yalnızca bu iki alayda 3000’den fazla Giresunlu savaşçı yer almış olup, “muharebelere katılan her 16 askerden biri Giresunludur” denilebilir!

Şehit sayısı bilinmemekle birlikte sadece Mangal Dağı’ndaki 47. Alay Şehitliği’nde 63 aslan yatmaktadır!

Abazıpkalılar, Binbaşı Hüseyin Avni Bey Alparslan Bey ’ Milis Yarbay Topal Osman Ağa ve Kurtuluş savaşının nice şehitlerin ruhlarını şad etsin.