FRENCİ ÖMER


Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde,

Çok güzel bir ülkede mahalleler varmış.


Bu mahallelerin çocukları birbirlerini çok severlermiş. Dışarıdan gelen parolalı bir ıslığa uçarak aşağı iner, beraber olacakları anları iple çekerlermiş. Kavga etseler de kin tutmaz, her gün yeniden Dünyalar kurarlarmış. Herkeste paylaşma duygusu, sevgi ve Arkadaşlarını kollama duygusu

Yavaş yavaş gelişirmiş. O zamanlar çocuklar okula servis ile değil, Köşe başında buluşarak giderlermiş.

Onların yolunu gözlememiş evdeki Bilgisayar, şehrin en iyi dershanesi, Hazırlık kursları. Bilmezlermiş;

Hamburgeri, MTV'yi, İnterneti, Cep telefonunu, Bilmezlermiş.. Tetris’i, Bilirlermiş duvarların üzerinde sohbet Etmeyi, Hatıra defterleri doldurup sevgileri keşfetmeyi. Bilirlermiş horoz şekercisini, elleri

Kirli macuncunun tornavida ile koyduğu rengarenk Macunları.

Eve gitmeyi unutmayı, hava kararınca Dayak yemeyi,

Sonra bir ıslıkla tekrar aşağıya kukalı saklambaca Kaçmayı.

Bilirlermiş o hakkında turlu şeyler söylenen evdeki Garip adamdan korkmayı, Küsmeyi, ayni kıza asılmayı, torbalarla misket Toplamayı,

Gıcır köstek ayırmayı, değiş tokuş kaybedince kapısı,

Teksas'i, Tommiks'i, Konyakçı'nın Dişlerini...

İç içe konan naylon topları, taştan kale Direklerini. Üç korner bir Penaltıyı. Üzerine apartman yapılan top Sahalarını,

Sonra o apartmana Taşınan yeni dostları ve onları kapma Yarışını...

Otobüsteki biletçinin lastik silgi Sarılı kalemini, Yoğurtçuyu, Kalaycıyı, Hallacı...

Evlerin arkasındaki odun kömür Depolarını. Yakar Topun Yakışını. Mantarlı Gazoz kapaklarını, yaldız kazımayı. Yandaki mahalle İle alınan kavgayı, Her kavganın çıkardığı kahramanı-ödleği. Kan kardeşliğini, ip atlama, lastiğe Basma, topaç Virtüözlüğünü, çelik Çomağı, kırılan camları, toplanan

Paraları... Açık hava sinemalarını, frigo buzu... Sonra zamanla bu güzel ülkede durumlar Değişmeye başlamış.

Yaşlar ilerledikçe bu birliktelik, Koruma kollama duyguları bu Mahallenin Çocuklarının baslarına çok isler açmış. Daha sonra işsizlik, hayat pahalılığı, Enflasyon, köşeyi dönme, Adamını bulma, mali götürme falan derken, herkes Yüzünde soluk Bir bakış, içinde Hayatin yenilgisi, Çaresizlikleri, tatminsizlikleri ile Baş başa kalmış. Çocukları mı? çocukları simdi koca koca Apartmanların arasında, nefes Alınmaz bir havada, evlerinde, sanal bir Dünyada, Emniyet içinde ve yalnız yaşıyorlar. Anneleri babaları onları çok seviyor. Beta kapmasınlar diye kalabalık Ortamlara hiç sokmuyor. Hafta sonları hep Beraber Karum ya da Galleria'dalar.  Okul servisleri çocukları neredeyse Yataklarından alıyor. çocuklar trafik Kaygısıyla, Köşedeki markete dahi gönderilmiyor.  Babalar şirketlerin Bilançolarını, çocuklar da dershane Reytinglerini izliyorlar. Hepsi birer test uzmanı, sayısal-sözel

Yuvarlanıp gidiyorlar. Seksek Oynamayı değil ama taban puanları çok İyi biliyorlar. Hayata açılan

Pencereleri Windows 95, 98...Onlar ekrana, ekran Onlara bakıyor ve Koca bir

Hayat dışarıda akıp gidiyor... Ve şehrin dışında ağaçlar; tırmanacak, Salıncak kuracak, kalp kazıyacak

Mahalle çocuklarını bekliyor. Paylaşmayan, yalnız, Bencil, kafesler içinde, Gürbüz, güvendeki çocukları... Hiç sopa yememiş, ağaçtan Düşmemiş, topu yandaki bahçeye Kaçmamış, dizlerinde

Yara kabukları Olmamış Çocukları...